7 Temmuz 2012 Cumartesi

arşive: Harvey İst. konferansları

Harvey ve kentsel mücadele

DR. SEZGİ DURGUN * / “Merak etmeyin, çelişki sizde değil sadece, kapitalizmin ruhunda!”
Taraf gazetesi (14.06.2012)
Coğrafya denince sadece dağlar, ovalar, yer şekilleri ve akarsularımızın debisi gibi konuların anlaşıldığı ülkemizde, coğrafyayı sosyal adaletle birlikte düşünmeye teşvik eden kuramcı David Harvey İstanbul’daydı. Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Metis ve Sel Yayınları işbirliğiyle davet edilen David Harvey’i dinlemeye gelen kalabalığın bir kısmı konuşmayı barkovizyondan takip etmek durumunda kalsa da sanıyorum çoğu insan için bu zahmete değdi.

Harvey’in konuşmasında en dikkat çeken üslubuydu. Kentsel coğrafya algısını, adaletsiz gelişim ve dağıtım süreçlerine ilmek ilmek bağlarken “küresel sermaye krizi”nin temel dinamiklerini son derece basit ve sade bir dille analiz etti. Piyasa ekonomisinin “bilmece bildirmece, dil üstünde kaydırmaca”lardan oluşan kabuğunu soyup bir kenara attı ve sıradan gündelik yaşam pratiklerinden, hakiki örneklerden yola çıktı: “Hala büyükannemin çatal kaşık takımını kullanıyorum. Evet, kapitalizm bundan nefret ediyor, karım da öyle... Eğer son model ürünlere kimse itibar etmezse piyasa ortadan kalkar...” “Kızım da son 5 yılda 10 tane cep telefonu kaybetti! Habire cep telefonu almak zorunda kalıyor. Buna ne dersiniz?”

Ne diyelim, dünya hızlandıkça tökezliyor. Pencerelerinden dünyaya baktığımız Laptoplar hafifliyor, cebimiz hafifledikçe cep telefonlarımızın aplikasyonları ve alışveriş hızımız artıyor.” Bir yandan makro kriz analizleri yaparken bir yandan Facebook’tan kapitalizmin eleştirisini yapan youtube videoları “paylaşıyoruz”. Aslında tam da bu deneyimlediğimiz çelişkiden kaçtıkça, çelişki derinlere yerleşiyor, biz de belki de onu gizlice sahipleniyoruz; Harvey bize açıkça şunu hatırlatıyor: “Merak etmeyin çelişki sadece size ait değil, çelişki kapitalizmin ruhunda!”

Küresel sermaye için krizden çıkmanın en kestirme yolu emlak piyasasına dayanmak. Yani, kentlerin çeperlerinde “yeni kentler icad etmek”. Harvey’in tabiriyle (suburbanization) “yeni kentleşme” kentin tarihsel çekirdeğini boşaltan, kent dışında kentsel alanlar yaratan ve kapitalizmin latif bir müzik eşliğinde reklamını yaptığı bir tür “son tango”. Amerika’da 1990’lardan beri Clinton döneminde artan bu süreç, alt orta sınıfları, azınlık ve göçmenleri de “pist”e davet ediyor. Afro-Amerikan, Hispanik topluluklar da “herkes ev sahibi olabilir” müjdesiyle(!) sisteme göbekten bağlanıyor. Elbette taksitle ve krediyle. Harvey’e göre, yeni zannettiğimiz bu emlak stratejileri aslında 1930’lardaki dünya buhranındaki süreçten çıkma. Amerika’da 2. Dünya Savaşı sonrası kabul edilen mülkiyet yasaları, vergilendirme politikası, bireysel kredi sistemindeki dönüşümler ve emlak piyasasındaki patlama, Amerika’nın tarihindeki önemli krizleri atlatmasında en önemli etkenler. Zira Harvey’in penceresinden baktığımız takdirde ulus devletin “makbul” vatandaşından küreselleşmenin “borçlu” vatandaşına doğru giden bu yol pek uzun ve ince.

Harvey’in hem siyasete hem de coğrafya literatürüne kattığı “yapıcı yıkım” (creative destruction) kavramı da inşaat piyasasının sürekli yıkarak ve inşa ederek kentlerde — nasıl kontrollü yaşam alanları ürettiğine bakabilmemiz için çok önemli. Yıkarak var edilen yaşam alanları genellikle kent dışında, yanında yöresinde türlü güvenlik önlemlerinin alındığı, güvenliğin de bireysel bütçelerle karşılandığı eski gecekondu sahaları. Yıkılarak yapılan bu alanlar zengin- fakir ayrımına fiziksel bir boyut da kazandırıyor. Genelde bu tarz yerleşim alanlarının içinde alışveriş merkezinden sinema salonuna kadar her şey mevcut. Amaç, asgari tüketim rakamlarının garantiye alındığı küçük, izole bir topluluk (gated community) yaratmak. Bu alanlarda yaşayanlarda bir süre sonra görülen en önemli etki: Konforlu yalnızlık ve taşra sıkıntısı. Ve kanımca bu sıkıntı bile öyle bir vakumlanmış olmalı ki Harvey’e göre bu muhitlerden herhangi bir muhalefet, isyan çıkması ya da herhangi eleştirel soluk beklemek imkansız! Söz konusu vakumlamaya biraz bohem sosu katıldığı takdirde kentin çekirdeğinde yeniden üretilen ve “nish living” denen tarz ortaya çıkıyor. Bu tarz ise kentin ara alanlarında köşelerin keşfedilmesi, “mutenalaştırılma” işleminden geçirilmesiyle yayılıyor; bu alanlarda yaşayan yoksullar ve göçmenler kovalanmasıyla devam ediyor; etnik restoranların, sokak arası kafelerin açılmasıyla “alternatif”leşen postmodern yaşamlar kurgulanıyor.

Özetle kısa ömürlü/ geçici tüketim biçimin farklı şekil ve suretlerde kente ve kentsel alanlara yayılması ile bu sürecin ya öznesi ya da nesnesi haline gelebiliyoruz. Tam da bu noktada Harvey konuşmasında “proleterya”yı yeniden tanımlamak gerektiğinin altını çiziyor. Artık Marx’ın yaşadığı tarihsel gerçekliğin içinde yaşamıyoruz, eski usül fabrikalar ve üretim biçimleri patronlar ve işçi sınıfı yok. Peki Proleterya ne üzerinden tanımlanacak? Harvey’in cevabı oldukça net: Kentsel alanda üreten ve yeniden üretime katılan herkes, yani mülk sahibi oldukça mülksüzleşenler...

Harvey’e bir kere daha kulak verelim:

“Marx’ın ne söylediğini saptamak için bütün gücünüzle mücadele etmelisiniz. Bu okumada böyle açık bir duruş alma gereğinin en önemli sebeplerinden biri Kapital’in hayret verecek ölçüde zengin bir kitap olmasıdır. Sayfalarında sayısız siyasal iktisatçının, filozofun, antropoloğun, gazetecinin ve siyaset teorisyeninin yanı sıra Shakespeare, antik Yunanlılar, Faust, Balzac, Shelley, peri masalları, kurtadamlar, vampirler ve şiirler cirit atar. Marx muazzam bir kaynak çeşitliliğinden faydalanmıştır ve bunları bulmak öğretici -ve eğlenceli- olabilir. Bazı göndermeler kolayca gözden kaçabilir, çünkü bir sürü durumda doğrudan isimleri vermemiştir Marx; Kapital dersleri verdiğim yıllar boyunca ben de sürekli bu tür yeni bağlantılar keşfettim. Örneğin ilk başladığımda pek fazla Balzac okumamıştım. Daha sonra Balzac’ın romanlarını okurken sık sık “Hah! Marx’ın alıntı yaptığı yer burasıymış!” derken buldum kendimi. Marx anlaşıldığı kadarıyla Balzac’ı derinlemesine okumuştu ve Kapital’i tamamladıktan sonra İnsanlık Komedyası üzerine bütünsel bir çalışma yapmak istiyordu.”

Bkz. David Harvey, Marx’ın Kapital’i İçin Kılavuz, Özgün adı: A Companion to Marx’s Capital, Çeviri: Bülent O. Doğan, Yayına Hazırlayan: Sungur Savran, Semih Sökmen, Mart 2012, Metis yay. İstanbul -Giriş’ten, s. 12-15.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.